Normal ve sağlıklı beslenmek, yalnızca bireyin ne yediği değil, aynı zamanda nasıl, neden yediği ve yiyecek ve beslenme ile ilgili tutum ve davranışlarıyla ilgilidir. Yeme bozukluğundan kastedilen ise, kişinin zihinsel ve duygusal durumundan kaynaklanan bir bozukluk nedeniyle yetersiz veya aşırı besin tüketimine yol açan olgular bütünüdür. Yeme bozuklukları, yalnızca genç ve orta yaşlı kadınları değil aynı zamanda genç ve orta yaşlı erkekleri, hatta çocukları da etkileyen ve sanıldığından daha sık karşılaşılan bir durumdur.

Günümüzde her iki cinste görülmekle birlikte, özellikle kadınların yeme davranışı ve vücutlarıyla ilgili algıları karmaşıklık göstermektedir. Pek çok genç kadın; sosyal baskı ve medyanın da etkisiyle, bir değer ölçüsü haline gelmiş olan ‘ince’ bir vücuda sahip olmak için, bir hayli emek harcar. Vücut ağırlığı ve yiyecekle ilişkili olarak bozulan ve değişen yeme davranışı, yeme bozukluklarının gelişimine neden olmaktadır.

Yeme bozuklukları :

  • Anoreksiya Nervoza (AN)
  • Bulimiya Nervoza (BN)
  • Başka Türlü Adlandırılamayan (BTAYB) Yeme Bozukluğu olmak üzere 3 gruba ayrılır.

Yeme bozukluklarının sınıflandırması zordur. Yaygın olarak adölesan dönemde görülen yeme bozuklukları, bireyin fiziksel ve sosyal gelişimini olumsuz etkiler.
AN, BN ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu(TYB) olarak adlandırılan yeme bozuklukları yaşam süresince sırasıyla kadınlarda %0,9, %1.5, %3.5 ve erkeklerde %0,3, %0.5, ve %2.0 oranlarında görülür. Yeme bozukluklarının tedavisi erken dönemde daha kolaydır ve daha etkin sonuçlar sağlar.

Anoreksiya Nervoza (AN)

Yaş ve boya göre normal vücut ağırlığını korumayı reddetme, zayıf olmalarına rağmen ağırlık kazanımından, şişmanlamaktan aşırı korku, vücut ağırlığı veya biçiminin algılanmasında, kendisi tarafından değerlendirilmesinde bozukluk, düşük vücut ağırlığının taşıdığı ciddiyeti reddetme tanı kriterleridir.

Hastalar, karbonhidrat ve yağ içeren besinler başta olmak üzere, besin alımının tamamen azaltmanın yanı sıra, aşırı hareketli olabilir veya egzersiz yapabilirler. Hastaların çoğunluğu zihinsel düzeyde besin ile aşırı uğraşır, yemek tarifleri toplar, aileleri için özel yemekler yaparlar. Karbonhidratlı besinleri saklar, ceplerinde veya çantalarında taşıyabilirler. Bazı hastalar, kendini tamamen şişman algılarken, bazıları zayıf olmasına karşın karın, kalça, baldır gibi bazı bölgelerin şişman olduğunu iddia ederler.

Bulimia Nervoza (BN)

Yineleyici tıkınma atakları vardır. Bunların iki özelliği mevcuttur. Biri belirli bir zaman diliminde çoğu insanın yiyebileceğinden belirgin olarak fazla miktarda yeme, bir diğeri de yemeyi durduramayacağı veya neyi, ne kadar yediğini kontrol edememe duygusudur. Ağırlık kazanımını önlemek için kendini zorlayarak kusma, laksatif, diüretik gibi ilaçları kötüye kullanma, oruç tutma ve aşırı egzersiz yapmaktadırlar.

Hastalarda genellikle birkaç haftadan, bir yıla kadar sürdürülen diyet sonrasında gelişir. Diyet yaparak vücut ağırlığı kaybedilir veya başarılı olunamaz, ancak ağırlık kaybı, asla anoreksiya nervoza tanısı koyduracak nitelikte değildir. Yemeyi kısıtlama, tıkanma ataklarına yol açabilir. Bu ataklar, karında rahatsızlık hissi, kendini kusturma veya sosyal çevrenin baskısı ile sonlanır.

Başka Türlü Adlandırılamayan Yeme Bozuklukları (BTAYB)
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (TYB)- Oburluk

Normalden daha fazla ve hızlı yemek yeme, kendini rahatsız hissedene kadar yeme, açlık hissi olmadan çok büyük miktarlarda yeme, fazla miktarda yedikten sonra depresyon, kendinden nefret etme veya suçluluk duygusu mevcuttur.

Gece Yeme Sendromu (GYS)

Günlük toplam enerji alımının %50’sinin akşam 19.00’dan sonra tüketilmesi, uykuya geçişte zorlanma, sabah anoreksiyası, gece uyuyamama ve 3 ay boyunca süregelen gecede bir veya daha fazla yeme atağı ile anlaşılır. Bu ataklar sırasında bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu olmaması da diğerinden ayırıcı özelliklerdir.

Yeme bozukluklarının tedavisi, psikolojik, beslenme ve tıbbi yaklaşımları içerir. Hastalık belirtileri ortaya çıkar çıkmaz hasta ve ailesinin psikolojik tedaviye başlaması gerekmektedir. Hastalığın ilerlemesi, hastanede psikiyatrik tedaviyi gerektirebilir.

Diyet tedavisinin temeli anorektik bireyin besinlere karşı olan fikir ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlar. Mümkün olduğu kadar hastanın ağızdan beslenmesi sağlanır. Eğer hasta katı yiyecekleri yemekte güçlük çekerse besin değeri yüksek sıvı diyet uygulanır. Diyet, hastanın hoşuna gidebilecek besinlerden oluşmalıdır ve makro besin öğelerinin oranları dengeli olmalıdır. Başlangıçta az miktarda yemek verilmeli, iştah iyileştikçe arttırılmalıdır. Hastaya istediği yiyecekten arzu ettiği kadar yiyebileceği açıklanmalıdır.

Davranış değişikliğine yönelik uzun süreli eğitim önemlidir. Hasta boyuna uygun ağırlığının ne kadar olması gerektiği, değişik besinlerin besin değerleri ve sağlığa etkileri konularında bilinçlendirilmelidir. Eğitim birey ve aileyle birlikte yapılmalıdır.